Milyon takipçili bir hesap…
Bir fotoğraf: Güneş gözlüğü, havuz başı, elinde kahve. Altına bir cümle: "Anı yaşa.", "Günaydınnnn"
Yüz bin beğeni, beş bin yorum…
Şimdi ekrandan hafifçe gözlerini kaldır. Karşında gerçek dünya: Aç çocuklar, savaşlar, yerlerinden edilen insanlar, deprem enkazında yankılanan sesler, geçinemeyen emekliler, düşüncelerini dile getirmekten endişe duyan yürekler…
Ama orada yankılanan bir ses yok.
Ekranlarımızda boy gösteren o “büyük” insanlar, milyonların gözü önünde devleşirken bir o kadar sessizleşiyor farkında mısınız? Bazı olaylara duyarlı olsalar, birkaç kelimeyle farkındalık yaratacaklar belki; ama yapmıyorlar ya da tercih etmiyorlar. Çünkü duyarlılığın sponsor anlaşması yok.
Vicdan dediğin şey, PR çalışmasına uygun bir ürün değil. Paylaşılamaz. Ne zaman bir link ile paylaşılabilir konuma gelir işte o zaman paylaşılır. Çünkü kötülük algoritma dostu değildir.
Düşünüyorum. Sorun, sadece onların susması mı? Bence Hayır. Asıl mesele, bizim onların sessizliğini devamlı olarak alkışlamamız. Bütün dünyayı bir-iki dakikalık videolarından öğrenirken, esas meselenin üstüne bir filtre çekip geçiyoruz. Gözümüzü biraz daha o ekranlara dikiyoruz, onların lüks hayatlarını izliyor, onların izlediği yerden bakıyoruz hayata. Ve bir gün bakışlarımız körleşiyor.
Sonra da şaşırıyoruz haberlere… “Bu dünyada neden hiç iyilik kalmadı?” Neden mi? Cevabı basit: Çünkü iyiliği paylaşmadık, aksine duyarsızlığı ödüllendirdik.
O yüzden artık sormamız gereken tek soru şu:
Bir paylaşım kadar bile ses getiremeyen vicdanlar, gerçekten var mı?
Hiç yorum yok: