Hız Çağının Sessiz Tükenişi
Her şeyin hızlandığı bir çağda, insanlığımızın yavaş yavaş azaldığını fark ettiniz mi?
Düşünceler, duygular, değerler... Bir zamanlar ağır ağır işlenirdi. Şimdilerde tüketim çılgınlığının içinde hepsi birer "fast food" öğesi gibi.
Vicdanımızı askıya alıp, yedikten sonra geriye sadece boş bir paket ve geçici bir tatmin kalıyor.
Misal,
Bir bilgi görüyoruz; okumadan, düşünmeden paylaşıyoruz.
Bir fikir okuyoruz; anlamadan, içselleştirmeden sahipleniyoruz.
Bir ilişkiye giriyoruz; kök salmasına izin vermeden terk ediyoruz.
Ve sonra hiçbir şey olmamış gibi, sıradaki tüketime geçiyoruz.
Oysa eskiden bilgi bir çabaydı; Bir ansiklopediyi okumak, halk kütüphanelerine gitmek, bir kitabın kapağını açmak, bir cümlenin altını çizmek, o cümlede kendini bulmaktı.
Şimdi bakıyorum da "swipe up" bir kültürümüz var. Hızla kaydırıyoruz. Belki göz bebeğimizin ucuyla bakıyoruz. Ama neyi kaybettiğimizi asla görmüyoruz. Hızın içinde yitirilen ağır değerler.
Değerler?
Onlar da hızdan nasibini aldı.
Sevgi birkaç kalp emojisine sığdırıldı.
Saygı bir "like" ile ölçülür oldu.
Dostluk? Unuttuk onu. Emek isteyen her şeyi silip attık.
Çünkü,
Bizim vaktimiz yok.
Farkında değiliz, çünkü kaybettiğimiz şeylerin ne kadar değerli olduğunu anlayacak kadar yavaşlayamıyoruz.
Bir gün, başını kaldırıp ekrandan uzağa bakacak bir cesaretimiz olur mu?
O anda, belki de şu soruyla yüzleşeceğiz:
"Bu hız bizi nereye götürüyor?"
Ama çok geç olabilir. Çünkü hızın bizi götürdüğü yer, büyük bir sessizlik ve anlamsızlık olabilir.
O yüzden, durup düşünmenin, eskimeyen bir bilgiyi okumak için vakit ayırmanın, bir dostun gözlerine bakarak konuşmanın zamanı gelmedi mi?
Belki de bu yazı bile okunmayacak kadar uzun, bu düşünce bile anlaşılmayacak kadar yavaş.
Ama yine de söylemek gerek: Hız, tükeniştir.
Hiç yorum yok: