İnsan, kendisine yüklenen anlamlardan yapılmış bir büst gibidir. Bir yontucu gelir, “cesaret” diye vurur çekici, bir diğeri “aşk” der, birkaç darbe daha indirir. Ve ben, yontulurken hep fazladan bir parça eksilen oldum. Oymaya devam ettiler, her vuruşlarında biraz daha küçüldüm, biraz daha sığlaştım, biraz daha sessizleştim.
Herkesin boynuna asılı bir isimlik vardı sanki: "Güçlü", "Başarılı", "Cesur", "Tembel", "Korkak"..
Anladım ki, benim ismim "Kimsesiz" olacak. O incecik harflerle, göğsüme asılacak sessiz bir "Kimsesiz"
Sonra eli öpülesi bir rastlantı sonucu “Sen yaparsın!” diyenler çıkar, içimde yeniden alevlenmeye çalışan bir umut olurdu; ama hep yarım kalırdı o umut, ya da düşük yapardı hevesim.
Çünkü ben yarım kalanların kimsesiziydim.
Hep bir yerlerden saplayacak bir bıçak bulurlardı. Hep alaya alınacak bir açığım vardı. En yakınlarım da dahil.
Belki de bu yüzden hep yarım yamalak yaşadım hayatı; hep birilerinin isteklerini yerine getirmeye çalıştım, sevdiklerinin sözlerine tutunmaya çalışırken bir yanım, kendini köşe bucak sakladı diğer yanım.
Ve sonra anladım ki, bu yol zaten baştan beri benim yolum değildi. Ben yol üstünde duran bir heceydim. Yürüdüğüm yollarda bir iz bırakmak, ardımda “çok sevildi” diye bir kelime bırakmak değildi muradım. Bana biçilen rol olsa olsa bir kafiyeydi; ama ben kimseye benzemek istemiyordum. Elimde avucumda kalmış birkaç düşle yazmaya çalıştım.
"Her düşüşte yeniden ayağa kalk" derler ya, ben düşmenin kendisini de sevdim. Yaralarımı sararken acıma aşık oldum. Çünkü bıçak sırtında yürümek gibidir bazen yaşamak; her adımda kesilirsin, kanarsın, ama yine de bir şey seni ileriye çeker.
Beni fazla sevmeyin; benden fazlasını da beklemeyin. Herkesin doğruları benim için eğriydi belki. Belki de ben, onların doğru bildikleri yollardan kaçarken, kendi yanlışlarımda kendimi buluyordum.. Herkesin gördüğü yolu görememiş olabilirim, ama benim yaram, benim zayıflığım, en hakikatli yoldaşım oldu.
Hayatı tam anlamıyla öğrenemedim belki, ama öğrendiğim bir şey var:
İnsan her yara izinin arkasında, kendi hikayesini taşır.
Ve ben, işte bu hikayenin eksiklerini sevdim.
Hiç yorum yok: